Vücuttaki organ ve dokuların yeterli düzeyde besin ve oksijen alabilmesi için kan basıncı belirli değerlerde olması gerekmektedir. Yüksek kan basıncına hipertansiyon denilmektedir. Damarlarını hasarlanmasına, plak oluşumuna çeşitli mekanizmalar ile böbrek, beyin gibi dokularda hasara sebep olur. Düşük kan basıncı yani hipotansiyon ise daha çok baş dönmesi, yorgunluk gibi semptomlarla beraber nadiren de olsa organlarda fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. Kan basıncı yükseldiğinde kalp normale göre daha zorlu çalışmaktadır. Damar sertliği için önemli bir risk faktörüdür. Kan basıcı mmHg (mm civa ) olarak ifade edilir. Örneğin 120/80 120-büyük tansiyon, 80-küçük tansiyon olarak adlandırılır
İdeal kan basıncı için büyük tansiyonun 130 mmHG’nın, küçük tansiyonun da 80 mmHg ‘nin altında olması istenir. Hipertansiyonun sadece kalbe değil, birçok organa olumsuz etkisi vardır. Göz, böbrek, beyin en çok etkilenen organlardır.
Kan basıncının iki bileşeni vardır. Sistolik ve diyastolik kan basıncı (Büyük -Küçük tansiyon olarak bilinir). İleri yaş grupları ve bazı özel hasta grupları hariç, sistolik kan basıncının 140, diyastolik kan basıncınında 90 mmHG ‘nın altında olması çoğu hasta grubunda da 130/80 mmHg’nın altındaki değerler hedeflenmelidir. Hipertansiyon yıllarca semptom vermeyebilir ve hastalar organ hasarları ile karşımıza çıkabilir.
Hipertansiyon aynı zamanda damar sertliği için önemli bir risk faktörüdür. Egzersiz sırasında veya emosyonel stres ile geçici yükselmeler olabilir. İleri yaşta hipertansiyon daha fazla görülmektedir. Günümüzde hipertansiyon yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ve uygun hastalarda ilaç tedavisi ile kontrol edilebilmektedir.